Şizofreni ve afektif bozukluklar arasında hep bir “ara durum” olarak kalmış bulunan şizoafektif bozukluğun, şizofreniye yakınlığı nedeniyle burada incelenmesi uygun görülmüştür.
Şizoafektif bozukluk, Kahlbaum (1863)’dan bu yana, Kraepelin (1920) de dahil olmak üzere pekçok araştırıcı tarafından hep bir geçiş durumu ya da “ara durum” olarak tanımlanmıştır. 1933’te Kasanin şizoaffektif psikoz kavramını ortaya atmıştır.Kasanin bu kavramı gözlemlediği, bilindiği kadarıyla normal bir premorbid kişiliğe sahip genç hastalarda aniden affektif semptomlar kadar tüm şizofrenik semptomların ortaya çıktığı ve iyi bir prognoz gösteren bir grup hastada yola çıkarak oluşturmuştur. Aslında bu haliyle şizoafektif bozukluk şizofreni ve afektif bozukluklar arasında bir geçiş bir bağlantı olduğunu da vurgular. Şizoafektif bozukluk, afektif bozukluklardan şizofreniye doğru uzatılan bir çizginin ortasında yer alarak bazı hastalar için şizofreniye, bazı hastalar içinse afektif bozukluğa yaklaşır. Kimi zamanda klinisyenler şizoafektif bozukluğu, geçici bir tanı gurubu olarak kullanırlar. Klinik tablonun yerleşmesiyle birlikte bu guruptaki hastaların ya şizofren ya da afektif hastalar içinde yer alacağını beklerler. Bazı yazarlara göre de şizoafektif bozukluk, psikozu anlamamızda anahtar bir rol üstlenmiştir. Şizoafektif bozukluğu anlamayan kişi psikozu anlamakta güçlük çeker.