Genel Klinik Bilgi – Duygudurum Bozuklukları – Şizoaffektif Bozukluk

Dr. Figen Karadağ
Dr. E.Timuçin Oral

Hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu özelliklerini aynı anda taşıyan bir hastalık grubudur. Bu nedenle şizofreninin veya duygudurum bozukluğunun bir türü olabileceği, ikisinin eş zamanlı olarak gelişebileceği ya da bunlardan bağımsız üçüncü tür bir psikoz olabileceği iddia edilmiş ve tarih içinde çok değişkenlik göstermiştir. Şizoaffektif Bozukluk geçirdiği tüm tarihsel değişikliklere karşın fenomenolojik olarak şizofreniden daha çok duygudurum bozukluklarına yakın bir seyir izler. (Grossman ve ark, 1991). Bazı verilere göre şizofreni ve duygudurum bozuklukları genetik ilişki gösterirler. Şizoaffektif bozukluğu olan kişilerin akrabalarında artmış şizofreni veya duygudurum bozukluk prevelansı bulunur. Bu hastalarda prognozun şizofreniden daha iyi, duygudurum bozukluğundan daha kötü olduğu bildirilmiştir (Taylor 1992). Şizoaffektif Bozukluk DSM sisteminde, aralıksız süregiden bir hastalık dönemi sırasında kimi zaman, şizofreni tanı ölçütünü karşılayan belirtilerle eşzamanlı bir majör depresif, manik ya da karışık atağın bulunmasıyla tanımlanır. Hastalığın aynı dönemi sırasında, belirgin duygudurum belirtilerinin olmadığı en az iki hafta boyunca sanrı ya da varsanılar bulmalıdır. Tıpkı duıygudurum bozukluklarında olduğu gibi BP ve depresif tiplerden söz edilebilir. Ayırıcı tanıda ilk önce dışlanan şizofreni ve duygudurum bozuklukları dışında onların ayırıcı tanısında yer alan durumların hepsi gözden geçirilmelidir. Bazı şizoaffektif bozukluğu olan kadınların erkeklere göre daha çok intihar girişiminde bulunduğundan söz edilmiştir. Tedavisinin kabaca psikotik dönem içinde şizofreni tedavisine, uzunlamasına değerlendirmede de duygudurum bozuklukları tedavisine benzer olduğu söylenebilir (Möller, 1990)

Psikiyatri tarihinde bu bozukluktan çeşitli başlıklar altında söz edilmiş olmasına karşın, ilk kez 1913’te George H. Kirby’nin ve 1921’de de August Hoch’un şizofreni ve affektif bozukluk semptomları olan ve “erken bunama” (dementia precox) gibi yıkıma da yol açmayan bir grup hastayı tanımlamasıyla, bu bozukluğun ayrı bir klinik tablo olarak temeli atılmış oldu. 1933’te Kasanin akut ve sıklıkla ergenlik döneminde başlayan, tipik şizofreni belirtileri ve tipik mani veveya tipik depresyon belirtilerinin bir arada görüldüğü, daha iyi hastalık öncesi işlevsellik düzeyinin bulunduğu hastalık tablosunu tanımlayarak Şizoafektif Bozukluk terimini ilk kez kullandı. Hastalığın 1970’lere kadar şizofreninin bir türü olduğu düşünüldü, çünkü Jaspers’ın klasik hiyerarşi kuralına göre tipik şizofrenik belirtilerin görülmesi şizofreni tanısı için yeterliydi ve manik ya da depresif belirtilerin bulunması ikinci derecede önem taşıyordu.

Daha sonra özellikle hastalığın uzunlamasına seyri ile ilgili çalışmalar, bir ataktan diğerine klinik tablonun önemli ölçüde değiştiği, “saf majör afektif bozukluklar”dan önemli farklılıklarının bulunduğu, şizoafektif, afektif ve şizofrenik atakların hastalığın seyri sırasında ayrı ayrı görülebildiği, iki uçluluğun sık olduğu, seyrinin şizofreniye göre daha iyi olduğu ve lityumun bazı olgularda etkin olduğunun görülmesi şizoafektif bozukluğun afektif bozukluklar kapsamında ele alınmasını getirdi. (Angst ve ark. 1980, Maj 1985, Marneros ve ark. 1986 ve 1988). Bu durum DSM-III-R’de Duygudurum Bozuklukları tanı kategorisine, “duygu durumuna uygun olmayan psikotik özellik” alt grubunun eklenmesine yol açtı. Böylece şizoafektif bozukluk küçük bir grup ile, yani tipik şizofreni A grubu ölçütlerine eşlik eden majör depresyon ve manik sendromun bulunduğu grup ile sınırlandırılmış oldu ve her iki hastalık grubundan da ayrı tutuldu.

Şizoafektif bozukluk kavramı ortaya çıktığından beri çeşitli varsayımlar ortaya atılmıştır. Bunlar şizoafektif bozukluğun: 1) sadece bir şizofreni türevi olduğu, 2) sadece bir majör afektif bozukluk türevi olduğu, 3) şizofreni ve majör afektif bozukluktan farklı üçüncü bir psikotik bozukluk olduğu, 4) bu üç olasılığı da içine alan heterojen bir bozukluk olduğu, 5) “gerçek” bir majör afektif bozukluk ve “gerçek” şizofreninin tesadüfen aynı hastada eşzamanlı var olmasının sonucu olarak ortaya çıktığı ileri sürülmüştür. Beşinci varsayım iki bozukluğun bir arada görülme sıklığının şizoafektif bozukluğun görülme sıklığından daha düşük olması nedeniyle kabul görmemiştir. Ancak “gerçek” bir majör afektif bozukluk ve “gerçek” şizofreninin (rastlantı eseri değil) aynı olguda ortaya çıkması , bu iki sendromun ortaya çıkmasından sorumlu biyolojik veveya psikolojik nedenleri eş zamanlı aktive eden etyılojik bir faktör tarafından ortaya çıktığı olasılığı hala sürmektedir. Ayrıca diğer dört hipotezin hiçbirinin de uzunlamasına, kesitsel ya da aile çalışmaları ile net bir şekilde doğruluğu kanıtlanamamıştır.

Tanı ve Klinik Özellikler: Şizoafektif bozukluk tanı ölçütleri DSM-III’ten DSM-III-R’ye ve DSM-IV’te önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır. DSM-IV’e göre Şizoafektif bozukluğun temel özelliği şizofreni A ölçütlerini karşılayan belirtilerle birlikte, majör depresif, manik ya da mikst atakların bir arada görüldüğü kesintisiz bir hastalık dönemi olmasıdır (Tablo 10). Aynı hastalık döneminde belirgin mizaç belirtilerinin olmadığı en az iki haftalık bir sürede varsanı ve sanrıların bulunması gerekmektedir. Son olarak da mizaç bulguları hastalığın toplam süresinin önemli bir kısmında yer almalıdır. Şizoaffektif Bozukluk ölçütlerini karşılamak için temel özellikler kesintisiz tek bir hastalık döneminde ortaya çıkmalıdır. Iki uçlu ve depresif tip olmak üzere iki alt tip vardır. Manik ya da mikst atak görüldüğüne mutlaka iki uçlu tip olarak adlandırılır, ayrıca da majör depresyon atakları da görülebilir. Sadece majör depresif ataklar görülüyorsa depresif tip tanısı konur. Majör depresif atak en az 2 hafta ve manik ya da mikst ataklar en az 1 hafta sürmelidir. Ayrıca şizofreni A ölçütlerini karşılamak için en az 1 aylık bir süre gerektiği için şizoafektif atağın da süresi en az 1 ay olmalıdır. Kalıcı depresif mizacın görülmesi Şizoaffektif Bozukluk-depresif tip tanısı koymak için gereklidir. İşlevsellikte azalma, sosyal ilişkilerde sınırlılık, kendine bakımda azalma, intihar riskinin artması diğer eşlik eden özellikler olabilir. Tortu ve negatif belirtiler şizofreniden daha az şiddetli ve daha az kronik olabilir.
Tablo 10 DSM-IV Şizoafektif Bozukluk tanı ölçütleri
A. Aralıksız süregiden birhastalık dönemi sırasında kimi zaman şizofreni için A tanı ölçütünü karşılayan semptomlarla eş zamanlı olarak ya majör depresif bir atak, aya manik bir atak ya da mikst atak olur
B. Not: Majör depresif atak A1 tanı ölçütünü içermelidir: Depresif duygudurum.
C. Hastalığın aynı dönemi sırasında, belirgin duygudurum semptomlarının olmadığı en az 2 hafta boyunca varsanılar ve sanrılar bulunur.
D. Bir duygudurum atağı için tanı ölçütlerini karşılayan semptomlar hastalığın aktif ve rezidüel dönemlerinin toplam süresinin önemli bir kesiminde bulunur.
E. Bu bozukluk bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
Tipini belirtiniz:
Iki uçlu Tip: Bu bozukluk bir manik ya da mikst atağı içeriyorsa (ya da bir manik, bunun yerine bir mikst atak ve majör depresif ataklar)
Depresif Tip: Bu bozukluk sadece majör depresif atakları içeriyorsa
ICD-10 a göre aynı atak içinde afektif ve şizofrenik belirtilerin aynı zamanda ya da bir kaç gün arayla birlikte bulunuyor ve nöbetlerle gelen bir bozukluk ile karşı karşıya isek Şizoafektif Bozukluk tanısı konulur. Hastalık nöbetleri ne şizofreni ne de bir mizaç bozukluğu atağı tanı ölçütlerini doldurmamalıdır.

Tipleri:
1. Şizoafektif Bozukluk, manik tip : Duygudurumda belirgin bir yükselme ya da yükselme olmaksızın taşkınlık ve öfkelilik, ayrıca bu nöbet içinde bir ya da daha iyisi iki şizofrenik belirti bulunmalıdır (F20 a-d).
2. Şizoafektif Bozukluk, depresif tip: Depresif bir nöbet için tanımlanan (F32) ve tipik olan en az 2 belirti, ayrıca bu nöbet içinde bir ya da daha iyisi iki şizofrenik belirti bulunmalıdır (F20 a-d).
3. Şizoafektif Bozukluk, karışık tip: Şizofreni belirtileri ile karışık tip bipolar afektif bozukluk belirtileri bir arda bulunmalıdır.
4. Başka Şizoafektif Bozukluklar
5. Şizoafektif Bozukluk, belirlenmemiş

Bu iki sınıflama tanı ölçütlerini gözden geçirdiğimizde ICD-10 da ve daha geniş kapsamlı olmasına rağmen DSM-IV de Şizoafektif Bozukluk tanısını kesitsel olarak koymaktadırlar. Bir başka sınıflandırma sistemi olan Araştırma tanı ölçütlerine (RDC) göre Şizoafektif Bozukluk tanısı konulan olgularla yapılan uzun süreli izlem çalışmalarında bu bozukluğun asıl uzunlamasına seyrinin önemli olduğu ve bu sınıflamalarda belirtilen atakların sadece bozukluğun bir çeşidi olduğu (bir arada görülen şekil) ve şizofrenik, manik ya da depresif atakların ard arda gelebildiği (ardışık şekil) ve ayrıca ayırd edilmeyen tip olarak üçüncü bir seklinin de bulunduğu bildirilmiştir. Kesitsel değerlendirme ölçütleri ve Araştırma Tanı ölçütleri kullanılarak “Şizoafektif Bozukluk – bir arada görülen şekil” tanısı konulan olguların geriye dönük araştırılması ve uzun süreli ileriye dönük izlemleri sırasında klinik seyrin aynı gitmediği saptanmıştır. Genelde tek çeşitli (yaşam boyu kişinin sadece şizoafektif ataklar geçirmesi) veya çok çeşitli (şizoafektif, afektif, manik ya da depresif atakların yaşam boyu süreçte ortaya çıkmaları) yada iki veya tek uçlu (sadece manik ya da sadece depresif atakların görüldüğü) ataklar gözlenmiştir (Arkonaç 1996). Tüm bunlar değerlendirildiğinde Şizoafektif Bozukluk kavramı zaman içinde değişecek gözükmektedir. Bu birbirinden farklı tiplerle yapılacak karşılaştırmalı çalışmalar bizi daha homojen bir kavrama götürebilecektir.

Epidemiyolojik Özellikler: Bozukluğun kadınlarda daha sık, iki uçlu tipinin genç erişkinlerde, depresif tipinin ise daha yaşlı erişkinlerde yaygın olduğu bildirilmiştir. Şizofrenide olduğu gibi kadınlarda daha geç yaşta başlamaktadır, ancak ergenlik döneminden daha geç yaşlara kadar çeşitli yaş gruplarında ortaya çıkabilir. Ayrıntılı bilgiler olmamasına ve farklı sınıflama sistemleri ile çalışmalar yapılmış olmasına rağmen şizofreniden daha az sıklıkta görüldüğü, yaşam boyu prevalansının %1 den az, tahminen 0.5-0.8 arasında olduğu söylenmektedir. Çalışmalar şizoafektif-iki uçlu tip ve depresif tipin farklı olduklarını ortaya koymuştur. Maj ve ark. (1991) şizodepresif hastaların ailelerinde şizofrenik hasta ailelerine benzer oranda şizofreni bulunduğunu ve bunun majör depresif hastalardan anlamlı ölçüde daha fazla olduğunu gösterdiler. Coryell (1988) şizoafektif bozukluğu olan hasta ailelerinde şizofreniklerden daha fazla oranda afektif bozukluk görüldüğünü ve buna uygun olarak da afektif bozukluğu olan hastaların ailelerinden daha yüksek oranda şizofreni bulunduğunu gösterdi. Bu özelliklerle şizoafektif bozukluk seyrinin şizofreniden daha iyi, afektif bozukluklardan ise daha kötü olduğunu söyledi. Veriler iki uçlu şizoafektif bozukluğun iki uçlu afektif bozuklukla yakın ilişkili olduğunu da desteklemektedir. Tsuang’ın (1991) çalışmasında iki uçlu şizoafektif olguların ailelerinde, afektif bozukluğu olan olguların ailelerindekine benzer oranda nonpsikotik unipolar depresyon saptandı.

Ayırıcı Tanı: Genel tıbbi durumlar ve madde kullanımı, temporal lob epilepsisi şizofreni ve mizaç bozuklukları belirtilerini ortaya çıkarabilir. Ayrıca şizofreni ve psikotik özellikli mizaç bozuklukları, sanrılı bozukluk da ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Şizofrenik süreçte mizaç bozuklukları atakları görülebilir. Ancak bu ataklar ya öncül veya tortu devrede ortaya çıkar ya da tanı ölçütlerini karşılamaz. Veya ataklar şizoafektif bozukluk tanısını koymak için gerekli olan atağın toplam süresinin önemli bir zaman dilimini kapsama ölçütü dışında kalır. Psikotik belirtiler sadece mizaç bozukluğu atağı sırasında ortaya çıkıyorlarsa tanı psikotik özellikli mizaç bozukluğudur. Takip edilme, zehirlenme gibi sanrılar dolayısıyla yemek yememe, uyku uyuyamama, sıkıntı korku gibi belirtiler de mizaç bozukluğu belirtisi olarak kabul edilemez. Sanrılı bozuklukta da depresyon sık görülür. Ancak burada da sanrılar sistematik olup, acayip değildir.Şizoafektif bozukluk depresif ve iki uçlu bozukluklu hastalardan daha kötü seyirli olup, şizofreniden daha iyi seyirlidir benzer oranda nonpsikotik unipolar depresyon saptandı Coryell 1988). Yine veriler şizoafektif bozukluk-iki uçlu tipin seyrinin iki uçlu bozukluk seyrine ve şizoafektif bozukluk-depresif tipin ise şizofreni seyrine benzediğini ortaya koymuştur (Tsuang MT 1991, Grossman ve ark 1991). Hastalık öncesi öykünün olumsuz olması, başlatıcı bir faktörün bulunmaması, sinsi bir başlangıç, psikotik belirtilerin baskınlığı, negatif belirtilerin varlığı, iyileşmeyen bir seyir ve ailede şizofreni öyküsü kötü seyir belirtileri olarak ele alınmaktadır (Guze 1985, Kaplan 1994). Mizaçla uyumsuz psikotik belirtiler ve Schneider’in birinci sıra belirtilerinin varlığının seyri etkilediği gösterilememiştir. (Grossman va ark 1991, Tsuang ve Coryell 1993).

KAYNAKLAR
· American Psychitric Association: Diagnostic and statistical manuel of mental disorders ( DSM-IV) . American Psychiatric Press, Washington, DC, 1994 Pp: 292-296
· Angst J, Felder W, Lohmeyer B: Course of schizo-affective psychosis: results of a follow-up study. Schizophr Bull, 1980, 6: 579-585
· Coryell W, Zimmerman M: The heritability of schizophrenia and schizoaffective disorder: A family study. 1988, Arch Gen Psychiatry 45: 323-327
· Grossman L, Harrow M, Goldberg JF, Fichtner G: Outcome of schizoaffective disorder at two long-term follow-ups: Comparisons with outcome of schizophrenia and affective disorders. 1991, Am J Pychiatry; 148: 1359-1365
· Grossman LS, Harrow M, Goldberg JF, Fichtner CG. Outcome of schizoaffective disorder at two long-term follow-ups: Comparisons with outcome of schizophrenia and affective disorders. Am J Psychiatry 148: I359. 1991
· Kaplan HI, Sadock BJ, Grebb JA: Schizoaffective Disorder in Synopsis of Psychiatry, Seventh Ed., Williams&Wilkins, 1994, Pp:500-503
· Maj M, Starace F, Pirozzi R: A family study of DSM-III-R schizoaffective disorder, depressive type, compared with schizophrenia and psychotic and nonpsychotic majör depression. 1991, Am J Psychiatry 148: 612-616
· Maj M: Clinical course and outcome schizoaffective disorders. A three- year follow-up study. Acta Psychiatr scand. 1985, 72: 542-550)
· Marneros A, Deister A, Rhode A, Jünemann H, Fimmers R: Long-term course of schizoaffective disorders. I. Definitions, methods, frequency of episodes and cycles. Eur Arch Psychiatr Neurol Sci. 1988, 237: 264-275
· Marneros A, Rhode A, Deister A, Risse A: Shizoaffective disorders: The prognostic value of the affective component in Schizoaffective psychosis (eds: Marneros A, Tsuang MT ). Springer, Berlin Heidelberg. 1990, sf: 8-22
· McElroy L, Dessain EC, Pope H et al. Clozapine in the treatment of psychotic mood disorders, schizoaffective disorder, and schizophrenia. 1991, J Clin Psychiatr 52: 411-414
· Möller HJ. Antidepressants and Neuroleptics in treatment and Prophylaxis of Schizoaffective Disorders. In Affective and Schizoaffective Disorders:Similarities and Differences. ed 1, A Marneros, MT Tsuang editors, p 231. Springer-Verlag Berlin-Heidelberg. 1990
· Taylor MA. Are schizophrenia and affective disorder related? A selective literature review. Am J Psychiatry I49: 22. 1992
· Tsuang D, Coryell W: An 8 year follow-up of patients with DSM-III-R psychotic depression, schizoaffective disorder, and schizophrenia. 1993; Am J Psychiatry 150; 1182-1188
· Tsuang MT. Morbidity risks of schizophrenia and affective disorders among first-degree relatives of patients with schizoaffective disorders. Br J Psychiatry 158: 165. 1991
· Tsuang MT: Morbidity risks of schizophrenia and affective disorders among first degree relatives of patients with schizoaffective disorders. 1991, Br J Psychiatry 158: 165
· Wisner KL, Peindl K, Hanusa BH. Symptomatology of affective and psychotic illnesses related to childbearing. J Affect Disord 30: 77. 1994