Nöroleptik idame tedavisi çalışmaları yaklaşık son 25 yıllık bir süreyi kapsar. 1960’lı yılların sonlarından bazen pek çok psikiyatr profilaktik ve idame tedavisini rutin uygulamaya koydu. Ancak bu uygulamayla rölaps hızının düşüşüyle birlikte, hastalarda ” hiperkinetik hareket bozukluğu” prevalansının %5 den %20’lere tırmanması, nöroleptiklerle idame ve profilaktik tedaviyi yeniden gözden geçirmeyi gerekli kılmıştır.
Şüphesiz nöroleptik idame tedavisi, rölapsı önleyici bir faktördür. Fakat bu tedaviye yukarıda bahsedilen nedenlerle çok uzun süre hep başlangıçtaki dozda devam etmek yerinde olmayacaktır. Öte yandan nöroleptiklerin birden bire kesilmesi de “aşırı duyarlılık psikozu” denilen bir psikoza yol açmaktadır (Chouinard 1978, Özel 1986). Bu durumda hangi nöroleptiklerle hangi doz ve sürede idame tedavisine devam etmek gerekir ?
Bu konudaki farklı sonuçlara rağmen, Peselow ve arkadaşlarının bulguları dikkat çekicidir. Adı geçen çalışmada, 33 kronik şizofren hastaya (deney grubu) ortalama iki haftada bir 30 mg ve 32 kronik şizofren hastaya da (kontrol grubu) ortalama iki haftada bir 33 mg depo flufenazin tedavisi uygulanmış ve deney grubunda 2 haftada bir en fazla 12.5 mg’lık bir doz indirimi yapılarak toplam 2-20 haftalık bir zaman aralığı sonunda ilaç tamamen kesilmiştir (Her iki gruba da nöroleptik yanı sıra antiparkinsonian preparat verilmiştir). Bu durumda, ilk 1.5 ay içinde her iki gurupta da rölaps görülmezken 3. ayın sonunda deney grubunda yaklaşık %9, kontrol grubunda %3 oranında rölaps görülmüştür. 5. ayın sonunda deney grubunda oran %30’a yaklaşırken kontrol grubunda %10’a ulaşmamıştır. 7. ayın sonunda ise rölaps hızı deney grubunda %65, kontrol grubunda ise %18 olmuştur. Hastaların takibi 14. ayın sonunda bırakılmış ve bu sürenin sonunda deney grubunda ancak %15 hasta rölaps göstermemiş halde kalırken (%85 rölaps), kontrol grubunda %65 hasta rölaps geçirmeden (%35 rölaps) kalabilmiştir. Burada ilginç olan nokta, deney grubunun ilaç almaya devam ettiği ve özellikle kontrol grubuna yakın dozlarda ilaç aldığı ilk 1.5 aylık dönem içinde her iki gurupta da rölaps görülmezken, deney grubunun ilacının daha da azaltıldığı ileriki aylarda ve özellikle ilacın tamamen kesildiği 5. aydan sonra iki gurup arasındaki rölaps farkının büyümeye başlamasıdır. Bu durumda depo flufenazin’in iki haftada bir verilen ortalama 30 mg’lık dozlarda hastayı rölapsdan, bir yılı aşkın bir süre %65 olasılıkla koruyabildiği, bunun yanısıra flufenazinin daha düşük dozlarının dahi hastayı rölapsdan koruduğu söylenebilir. Daha önceki çalışmalarda, ilaç kesildikten sonraki rölaps oranları daha da yüksek bulunmuştur. Bunlara göre ilk 3 aydaki rölaps %33, ilk 6 aydaki rölaps ise %70’dir (Greenberg 1966, Judan 1961).
Farklı araştırıcıların ortak bulgusu, düşük doz idame tedavisi ile stabil kalan hastaların, yüksek doz tedavi ile stabil kalanlara göre daha uzun süre rölaps geçirmedikleridir (Prien 1971, Branchcy 1981). Bunun doğal sonucu olarak ilk 6 aya kadar rölaps gösteren hastalar genellikle daha yüksek dozda idame tedavisi uygulanan hastalardır. Ancak bu hastalar şüphe yok ki, aldıkları yüksek doz ilaç nedeniyle rölaps göstermemişler, aksine şiddetli klinik belirtiler nedeniyle yüksek dozdaki idame tedavisiyle kontrol altında tutulabilmişlerdir. Daha sonra da bu yüksek doza rağmen, klinik belirtilerin ağırlığına bağlı olarak rölaps meydana gelmiştir.
Amfetamin stimülasyonu, rölapsı önceden görmede, ikili bir özellik sunar. Amfetamin stimülasyonuyla pozitif belirtilerde alevlenme, yaklaşık bir aylık bir süre içinde hastalığın rölapsa gireceğinin işareti sayılırken, amfetamine negatif cevap rölapsın gelmeyeceğinin garantisi değildir (Peselow 1986). Yani anfetamine pozitif cevap ((psikotik belirtilerin alevlenmesi) prognoz açısından önem taşırken, negatif cevap önem taşımaz (Angrist 1985).
Klinik belirtiler aracılığı ile prognozun kestirilmesine yönelik çalışmaların çoğu, arada böyle bir bağlantının kurulamayacağı yönünde bulgu vermiştir. Az sayıda çalışmada arada böyle bir bağlantı olduğu gösterilebilmiştir. Kısa psikiyatrik derecelendirme skalasında (BPRS), “emosyonel fakirlik”, “motor retardasyon”, “suçluluk” ve “hallusinatuvar davranış” maddelerinde toplam olarak 13’den yukarı skor alanların nöroleptik bırakıldıktan sonraki rölaps riski yüksektir (Rothstein 1962). Psikoz şiddetinin fazla olduğu olgularda, şiddeti düşük olanlara göre rölaps şansı daha yüksektir (Diamond 1960). Yaklaşık 25-30 yıl önceki bu çalışmaların dışında klinik bulgularla rölaps oluşumu arasında dikkate değer bağlantı kuran çalışma günümüzde fazla değildir.
İdame tedavisini kesmek durumunda kaldığımız, geç diskinezi tehlikesinde, tanının belirlenemediği durumlarda, örtülü ya da maskeli (masked) diskinezinin ya da gebelik halinde erken bir rölapsın önlenebilmesi için plasebo uygulaması önerilebilir. Greenberg’in 1966’da her 2 ayda bir, bir günlük plasebo uygulaması ile bir yılı aşkın süre ile rölapsını önleyebildiği hastalar olmuştur.
Diğer yandan rölaps ile karıştırılmaması gereken bir durum “aşırı duyarlılık psikozudur”. Chouinard tarafından etraflı biçimde aydınlatılmış bu psikozda nöroleptiğin ani olarak kesilmesi ile birlikte, birkaç gün içinde çıkan renkli bir psikoz tablosu söz konusudur. Aşırı duyarlılık psikozunda, nöroleptik blokajı altında dopamin reseptörlerinin sayıca artması (up-regulation) ve/veya aşırı duyarlı hale gelmeleri suçlanmaktadır. Sayıca artmış ya/yada aşırı duyarlı hale gelmiş reseptörler ilacın kesilmesi ile beraber birden serbest hale gelerek Merkez Sinir Sistemi (MSS)’nde eskisinden daha fazla DA’jik aktivasyona neden olurlar. Bu da renkli bir psikoz tablosunun gelişmesine neden olur. Şüphesiz bu durumda yarılanma ömrü kısa olan ve DA reseptör blokajı yapan ilaçlar, [örneğin metoklopramid (t1/2=12 saat)] reseptörleri daha kısa sürede boşalttığından bu ilaçlarla “aşırı duyarlılık psikozu”nu daha belirgin olarak izleyebiliriz . Ayrıca yüksek doz ilaç uygulamaları, ilaç kesildikten sonra daha şiddetli bir psikoz tablosu ortaya çıkarabilir. (Yüksek doz nöroleptik, daha fazla reseptör duyarlılığı ve daha da artmış bir reseptör sayısı oluşturur) (Özel 1986).